NEDİR BU DİLAN POLAT OLAYI?
Sosyal medya kullanan kişilerin büyük çoğunluğu, Dilan Polat ve Engin Polat’ı sosyal medya paylaşımlarından tanımaktadırlar. Dilan Polat, kadın ve erkek güzellik salonları olan, eşiyle birlikte bu işi yapan, Türkiye ve hatta Avrupa’da dahi bayilik veren bir işletmenin sahibi olmakla birlikte, paylaşımlarındaki enteresan tavırları ile fenomen olmaya çalışan bir karakter olarak karşımıza çıkmaktaydı.
Hediye olarak eşi tarafından kendisine uçak alınan, kahvesine altın tozu döken bir profil çizen Dilan, şarkı dahi söyledi. Enercii ismiyle yayınladığı ve klip çektiği parça, hit oldu. Aynı zamanda çocuğunun lüks otomobiller arasında tercih yaptığı video ile çok eleştiri almıştı.
Fakat, son zamanlarda bir şeyler oldu. Muhammet Yakut’un Dilan Polat ile ilgili beyanından hemen önce bir kaynaşma başladı, “Nereden geliyor bu para?” diye tiz sesle sorgulamalar dile getirildi. Daha sonra Muhammet Yakut’un “bunlar mail order işi yapıyor” demesi üzerine, birçok kişi bu noktaya dikkat kesildi.
En başta SİSİ olarak bilinen Seyhan Soylu, bu konu ile ilgili bir şikâyet başvurusunun olduğunu söyledi. Değerli meslektaşımız Av. Feyza Altun, bu işe dikkat kesildi. X Space (eski adıyla Twitter) platformunda odalar kuruldu. Bu odalara birçok kişi katıldı. Öncesinde bir magazin programına Dilan Polat’ın avukatı olarak katılan iki meslektaşımız (ki daha sonra her ikisi de göz altına alındı ve maalesef biri tutuklandı) olaya açıklık getirmeye çalışırken soru işaretlerinin daha da artmasına neden oldular. Canlı yayına Dilan Polat’ın bağlanması ile kuşkular daha da arttı.
Artık herkes Dilan Polat ile ilgili birçok şeyi ortaya dökmeye başladı. Fatih Altaylı, Avukat Feyza Altun’u Youtube’daki kanalına davet edip birçok kilit bilgiyi halka aktardı. Velhasıl, tüm medyanın dikkati ve dolayısıyla halkın algısı bu yönde evrildi. Bu kadarla da kalmadı 20 yıllık meslek hayatımda hiç şahit olmadığım bir şekilde bir ilin başsavcılığı PAZAR günü yazılı açıklama yaptı!
İddia, kara para aklamaydı. Dilan Polat ve Engin Polat’ın başını çektiği bir grup tarafından kara para aklandığı, vergi kaçakçılığı yapıldığı yönündeki iddialar belgelerle (daha çok sahte belgeleri ifşa etme noktasında) ortaya koyulmaya çalışıldı. MASAK raporu beklendi. Yurt dışına kaçıyorlar dendi. Ve nihayet operasyon yapıldı.
İlk başta 24 kişi alındı dendi. Sonra bu sayı 37’ye çıktı ve daha da artacak denirken, tüm sosyal medya buraya kitlendi. Sayısı 30 bini aşan X Space odalarında süreç takip edildi. Ve nihayetinde Dilan ve Engin Polat çifti tutuklandı! Tutuklama gerekçeleri olarak da suç örgütü bünyesinde kara para aklama, vergi kaçakçılığı gibi suçlar olduğu iddia edildi.
Peki tüm süreç böyle oldu da bu yani kara para aklama yöntemleri bilinmiyor muydu? Türkiye’de kara para aklama yöntemleri çok klasik ve basittir. Basit muhasebe oyunları ile yapılır ve buna da çoğu zaman göz yumulur. Çünkü Türkiye sıcak paraya hayır diyemez. Ama para aklama hizmeti veren ve resmen artık bu işte BARONLAŞANLAR, alt gruptaki (yani şirketsel bazda kara para aklayan) acemileri kontrol altına alamadı. Birçok şirket kara para aklamak için kurulur oldu ve şirket kuranlar arasında “daha çok para aklayıp, daha çok komisyon almak için” rekabet başladı. Başlayan bu rekabet sosyal medyaya sıçradığı anda her şey afişe olmaya başlayınca iş çığırından çıktı.
İşte tam bu nedenle birdenbire zengin olan ve sosyal medyada ön plana çıkan herkes mercek altına alınmaya başlandı. Dilan Polat olayı, bu işin sadece bir halkasıydı ve hatta ilk halkası dahi denilebilir. Halkanın zincirleri çok daha farklı yerlere ulaşacağı için, halkanın zincirini bir noktada kırmaya çalışanlar şu an tam bir panik halinde.
Kara para aklamanın en “fenomen” boyutu güzellik merkezleri olsa da kara paranın aklandığı birçok alan var. Futbolcular ve futbol takımları üzerinden, aracılık hizmetleri üzerinden, özel okullar üzerinden, oteller ve turistik eğlence merkezleri üzerinden vs…
Konumuza dönecek olursak Dilan Polat maalesef bu işin ilk halkası olarak sunularak büyük bir talihsizlik yaşadı. Maalesef yargı makamları bile bu olay üzerine oluşturulan kamuoyu baskısından kendini koruyamadı. Bir linç kampanyasına dönüşen Dilan Polat olayı, esas hedef olan “kara para aklayanları adalete teslim etme” amacından çok daha farklı bir noktaya saptı. Dilan Polat cephesi ise yaptığı açıklamalarla "hukuki" olmaktan çok "duygusal" bir tavra bürününce, iş başka mecralara kaydı.
Biz tabi ki masumiyet karinesine inanan bir hukukçu olarak, hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar Dilan Polat’ı ve diğer yargılanan kişileri asla itham etmiyoruz. Ancak ortaya konulan deliller de birer demir leblebi gibi, yutmak mümkün değil!!! Hal böyle olunca “eleştiri” ile “suçlama” ve “iftira” söylemlerinin de iç içe girdiğini belirtmemiz gerekir. Yargı makamlarını işgal eden kişileri toplumdan soyutlamak imkânsız. Onlar da sosyal medya kullanıyorlar, haber okuyorlar ve tüm bu olaylara şahit oluyorlar. Bu nedenle yargı makamlarını bu noktada özgür bırakmamız gerekiyor. Bu ülkenin dürüst hâkim ve savcılarına, görevlerini yerine getiren avukat meslektaşlarımıza ve toplumdaki farkındalık sahibi insanlara güvenimiz tam. Süreç, sonucu belirleyeceğinden soruşturmanın selameti için yargı kurumlarına yardım etmek de her vatandaşın görevi. Gerek Dilan Polat hakkında gerekse de Dilan Polat örneğinde görüldüğü gibi kara para akladığı iddia edilenler hakkında herkesin "suç şüphesi" başlığı altında altlanabilecek tüm bilgi ve belgeleri ortaya koyması ve hatta bunları yargı makamlarına ulaştırması da bir vatandaşlık görevi.
İşte Dilan Polat olayı bu şekilde özetlenebilir. Son sözü Türk Milleti Adına karar vermeye yetkili Yüce Türk Mahkemeleri söyleyecektir!!!
YORUM GÖNDER