KİM BU SÜLEYMANCILAR?
0 Yorum
133497
28-10-2024
Son günlerde özellikle Fetö elebaşının cenazesinde birden ortaya çıkan Süleymancılar, tartışmaların tam ortasına oturdu. Peki, kim bu Süleymancılar? Nurcuların Fethullahçı kolu ile karşılaştırılıdığında nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor? Kısaca ve anlaşılabilecek şekilde aşağıda anlatmaya çalıştık.
Nurcular için Said Nursi ne ise Süleymancılar için Süleyman Hilmi Tunahan da o makamdadır. Cemaatin görüşlerinden beslendiği yer klasik ehli sünnet akaididir. Ehli sünnet içerisinde tartışmalı olan konularda Süleyman Hilmi Tunahan'ın görüşlerini izlerler.
Süleyman Hilmi Tunahan, cumhuriyet sonrası Diyanete bağlı olarak camilerde vaiz ve imam olarak görev yapmıştır. Her ne kadar öğrencileri Süleyman Hilmi Tunahan'ı Nakşibendi silsilesi içerisinde saysalar da Tunahan'ın bu yönde bir telkini olduğu yönünde kesin bir delil bulunmamaktadır.
Tunahan'ın beslendiği ve teşkilatlandığı dönem, aynı Said Nursi'nin de beslendiği (Yeni Sait Dönemi) Tevhid-i Tedrisat Kanunu dönemidir. Bu dönemde din eğitimine getirilen kısıtlamaya karşı halka “biz imanlı bir nesil yetiştirmek için gizlice örgütleniyoruz” mesajı vererek halk arasında öğrenci kabulüne başlamışlardır. Sert şartlar altında geçen bu dönemin resmi kayıtlarında Süleymancıların, direkt olarak devlet görevlileri ile karşı karşıya geldikleri yönünde önemli bir vaka geçmemektedir.
Eflatun takke ve dua ederken elleri birleştirmek en bilinen özellikleridir ve her türlü kalabalık içerisinde kendilerini bu özellikleri ile göstermekten çekinmezler.
Öğrencilerine/gençlerine klasik islam eğitimi uygularlar. Nurcular için ışık evleri ne ise (medresetül zehra kavramı) Süleymancılar için yurt, aynı anlama gelmektedir. Bu yurtlar, sadece içerisinde kalınan yurtlar değil, aynı zamanda cemaatle namazların kılındığı, sohbetlerin yapıldığı, kararların alındığı birer merkez niteliğindedir. Yurtlarda devamlı kalan öğrenciler olduğu gibi yurtta kalmayıp da Süleymancılara bağlı yetiştirilen gençlerin dini eğitimlerine de bu yurtlarda devam edilir.
En göze çarpan fetvalarının başında, devlet bankalarının vadeli mevudata uyguladığı faizlerin alınmasının “caiz” olduğu yönündeki fetvalarıdır ve en çok eleştiriyi de bu fetvadan alırlar.
Diyanetin camilerinde cemaatle namaz kılmamaya dikkat ederler, mümkünse yurtlardaki mescitlerde, olmuyorsa evlerde cemaatle namazlarını kılarlar. Ama Diyanetin camilerindeki cenaze namazlarına katılırlar. Cuma, teravih, bayram namazı gibi cemaat namazlarında camiye pek gitme taraftarı değildirler.
Süleymancılar devlet ve hükümetle ters düşmeyi pek sevmezler. Günlük veya dönemlik siyasi tartışmalardan uzak durmaya çalışırlar.
Cemaatin kazanç kapısı, aynı Fetö gibi yardım, himmet, kermes gibi uygulamalardır.
Süleymancıların klasik islam eğitimden yana olduğunu söyledik. Hadis, tefsir, Arapça, tecvid (hatta mümkünse Osmanlıca), fıkıh, ilmihal gibi klasik islami eğitimi gençlere uygularlar.
Fetö; öğrencilerine maddi imkan sağlama konusunda “gerektiği kadar” fetvasıyla hareket ederken Süleymancılar, öğrencilere daha bonkördürler. Bu bonkörlük sadece öğrencilerle sınırlı değildir. Cemaat bünyesinde hiç de öyle çok sıkı bir tasarruf uygulanmaz. “Peygamber hatta Osman gibi sahabeler, o dönemde en iyi develere biniyorlardı, bize de onlar kadar lükse izin vardır” şeklinde söylemleri, her Süleymancıdan duyabilirsiniz. Şaşayı sevmezler ama orta düzey üstü bir lüksten de geri kalmazlar.
Takım elbise giyme, kravat takma gibi konularda sıkıntıları yoktur hatta bu konuda hassastırlar. Fetö üyelerinden çok daha kaliteli ve göze dokunur şekilde dış görünüme sahip oldukları, aşikardır.
Ortaklık kurmayı çok severler. Cemaat üyeleri, kendi içlerinde bir çok proje yapar, bu projelerdeki kazançtan cemaate yardımda bulunmakta sorun görmezler. Fetö gibi katı ve gizemli üst yönetim kadroları yoktur. Cemaat liderine ulaşmak, diğer cemaat ve tarikatlere göre nispeten daha kolaydır.
Halktan kopmazlar ama halk içinde de yaşamazlar. “Bizden olanın da olmayanın da Allah yardımcısı olsun” sözü flama gibi ağızlarındadır ama kendilerinden olmayanlara el uzatma, yadım etme konusunda pek de istekli değildirler.
Yıllarca Fetullah grubu gibi olmaya çalışmışlardır ama hem Fetönün işbilirliğinden/kurnazlığından hem de Süleymancıların biraz kendi içlerine kapalı olduklarından, Fetönün ulaştığı seviyenin kenarından bile geçememişlerdir. Gerek üye sayısı gerekse kendilerine saygı duyan kişi sayısı, Nurcuların onda biri kadar bile olmadığı tahmin edilmektedir.
Fetö'nün çöküşünü (ya da onlara göre çöktürülüşünü) bir yandan tepki ile karşılarken diğer yandan da kendileri için oluşan çok iyi bir fırsat olarak görmüşlerdir. Fetö'nün hizmet hareketi diye kendini tanımlayan ekonomik anlamda alt veya orta seviyede olan kesime Süleymancılar, hemen hemen hiç dokunmamışlardır zira yukarıda da dediğimiz gibi kendilerinden olmayan ekonomik alt sınıfa el uzatma/yardım etme konusunda çok da istekli değillerdir. Ama orta üstü ve daha üst seviyede ekonomik değer sahibi olan Fethullahçılara, kucak açmışlar hatta kendi içlerinde, kendilerini maskelemek suretiyle takiye yapmalarına izin vermişlerdir. Ve bu yardımlarının karşılığını da devlet içerisinde ve önemli STK'larda yer edinme başta olmak üzere hem maddi hem siyasi olarak fazlasıyla almışlardır.
Alihan Kuriş ve yönetim kadrosu cemaatlerini; Fetö'nün alaşağı edilmesi noktasından sonra attıkları adımlar sayesinde büyütmüşlerdir. Bu büyüme kişi sayısından çok ekonomik anlamda bir büyümedir. Bugün bile bir çok Fetö üyesine ait mal ve paranın Süleymancılar üzerinden sistemde tutulduğunu, hatta bundan Prensilvenya'nın çok iyi derecede nemalandığını sesli dile getirenler vardır ama Süleymancılar bu iddialara karşı ne üst kademede bir reddiye yayınlamışıtır ne de bu iddiaları dile getirenlere karşı hukuki bir girişimde bulunmuşlardır. Sessizliklerini hiç bozmamışlardır.
Fetö'den ayrılan en önemli özellikleri de işte bu sessiz kalma politikalarıdır. Süleymancılar hiçbir zaman gövde gösterisi yapmazlar, kendileri aleyhlerine veya lehlerine çıkan hiçbir habere kolay kolay karşılık vermezler, cemaat olarak açıklama yapmayı pek sevmezler, işlerine yoğunlaşmaktan asla geri kalmazlar. Bir çok Süleymancı bu durumu “biz işimize bakarız, bizim iman gibi bir davamız var, dedikodu bizim için ne ise övgü de aynı şeydir” mealinde açıklamalarla kotarmaya çalışırlar.
Süleymancıların dini görüşlerindeki samimiyet sicilleri, Fetö'den çok daha temizdir. Hiçbir zaman dinler arası diyalog gibi açıklamalara kaymadıkları gibi, başörtüsü konusunda Fetö'yü o dönemde dişe dokunur şekilde tekfir etmişlerdir.
Süleymanıcıların; “İmanı kurtarma mücadelesi Allah'tan gelir ama parasız olmaz” minvalinde beyanlarını dikkate alarak, diğer cemaat ve tarikatlerden ekonomik anlamda daha realist olduklarını söylemek mümkündür. Çakılı ve değişmez (klasik) bir ehli sünnet anlayışları olduğundan, dini inanç anlamında bir kayma yaşamaları mümkün görünmemektedir. Ama cemaat içerisinde liderlik kavgası hatta bazı cinayet iddiaları ile sorun yaşayan Süleymancılar, yine “omerta” yasasına bağlılıkla, bu süreci en az yarayla atlatmışlardır.
Süleymancılar; yurtlarında dayak ve cinsel taciz iddiaları ile bir çok kez medyada haber olmuşlarsa da bu konuda net bir durum olduğunu söylemek mümkün değildir. Başka bir ifade ile bu tip durumların tüm Süleymancı yurtlarında yaşandığı konusunda bir ispat, bugüne dek ortaya koyulmuş değildir.
Bugünkü Süleymancılar, yapı olarak aslında 1990'ların ikinci yarısındaki Fethullahçıların bir versiyonu gibi durmaktadırlar. Hükümetlerle arayı bozmak istemeyen Süleymancılar, hükümetlerle içli dışlı olmayı hedef haline getiren Fetöden bu konuda “method” konusunda ayrılmaktadır. Ancak Fetö'nün deşifresi ile devlet kadrolarında oluşan boşluğun cezbediciliği, Fetö üyesi bir çok kişinin Süleymancıların içerisinde filizlenmeye başlamaları; Süleymancıları hızla bu boşluğu doldurmaya doğru itmiştir.
Kaldı ki Süleymancılar her ne kadar Hilmi Tunahan öğretisini uygulasalar da ehli sünnet tabanında bulunan tüm cemaat ve tarikatların uğradığı zarardan da rahatsız olmaya açık bir yapıdadır. Fetö'ye uygulanan hukuki ve sosyal yaptırımlar sonucunda ortaya çıkan tabloda, haksızlığa uğradığı düşünülen kişiler için en çok üzülenlerin başında Süleymancılar olduğunu düşünmemek mümkün değildir. Süleymancılar cemaati içerisinde “Fethullahçılardan sonra sıra bizde” sesleri yükselmeye başlamıştır. Ancak bazı kaynaklar, Fetö'nün Süleymancılar içerisindeki uzantılarının bu propagandayı yaptığını, Süleymancıların Fetö yanında yer almasını sağlamaya çalıştıklarını dile getirse de eğer böyle bir şey varsa bile, Fetö'nün bu planda tam olarak başarılı olamadığı söylenebilir. Ama bu Fetö'nün, hiç başarılı olamadığı anlamına da gelmemektedir. Zira Süleymancılar, hükümetin ve hatta halkın Fetö'ye karşı tavrını bazı yerlerde eleştirmekten çekinmemişlerdir. Bu eleştiri yine suskunluk şeklinde olsa da bazı gözle görülür, fiili ve sert tepkiler verdikleri açıktır. Nitekim Süleymancıların hem yerel hem de genel seçimlerde AKP'yi desteklemeyip, AKP karşıtı tavır almaları, AKP ve hükümetin Fetö politikalarına karşı Süleymancıların sert bir tepkisi olarak okunmuştur. Süleymancılar bu tepkiyi, Fetö'yü desteklemek için mi yoksa yarın sıra da bize gelir korkusuyla mı vermişlerdir, bu bir muamma. Çünkü iki türlü düşünmemizi sağlayan deliller de mevcuttur.
Tüm bu anlatımlardan çıkan sonuç şudur: Fetö de Süleymancılar da aynı mevsimin (Tevhid-i Tedrisat Kanunu dönemi) ürünleridirler. Her ikisi de tarikatten çok “cemaat” yapılanmasını temel alarak, hareket kaabiliyetlerini genişletmişlerdir. Her ikisi de siyasete meyilli olmuş, kendi bünyelerinden milletvekili çıkarmışlardır. Her ikisi de seçimlerde sağ ve İslamcı partileri desteklemişlerdir. Her ikisi de (dozları farklı olsa da) Devlet içerisinde yapılanmaya meyilli bir ivme çizmişlerdir. Her ikisi de hem çıkış amaçları itibariyle hem de ilk temellerinin atılması dönemleri itibariyle; halktan, yardımla ve eğitim adı altında mali kaynaklarını oluşturmuşlardır. Her ikisinin de kadim liderleri (Süleyman Hilmi Tunahan-Said Nursi), aynı dönemde yaşamıştır. Her ikisi de birbirinden etkilenmiştir. Ve daha bir çok şey sayılabilir.
Bu kadar benzerliği bulunan iki cemaatin, biri zarar gördüğünde diğerinin ona destek olmamasını düşünmek, tabiatın kanununa aykırı olacaktır.
Bu nedenle, Fethullah Gülen'in cenazesinde Süleymancıların bulunmasına çok da şaşırmamak gerekir.
YORUM GÖNDER